İçeriğe geç

Şamanizm ve Türkler

Last updated on 27 Aralık 2022

Tarihi Taş Devrine kadar uzanan Şamanizmin özellikleri bölgelere ve ülkelere göre farklılık gösterir. Bazı ülkelerde bir din, bazı bölgelerde ise ritüeller bütünü ve trans tekniği olarak kabul edilir. Tarih boyunca Şamanizm hakkında birçok araştırma yapılmış ve farklı görüşler ortaya atılmıştır. Doğayı yaşayan bir varlık olarak kabul eden bu inanç sisteminin bazı özellikleri panteizm ile benzerlik taşır.

Atalarımızın dini Şamanizm-Tengricilik: Şamanizm; Doğadaki her varlığın ruhu olduğuna inanan ve doğadaki varlığın kutsallığına inanan tek tanrılı, ruhani bir dindir. İddia edilenlerin aksine asla ve asla putperestlik değildir. İyi olanların uçmağa (cennete) ereceğine kötülerin ise cezalandırılacağına inanılır. İslam’daki şehitlik gibi savaşta ölenlerin de mekânının uçmağ olacağına inanılır.

Şamanizm Nedir?

En eski inanç sistemlerinden biridir. Asya kıtasının tamamına yayılan Şamanizm, daha çok göçebe halklar tarafından benimsenmiştir. Bu inanca göre dünya, Gök, yer ve yer altı olarak üçe ayrılır. Göktanrı inancının egemen olduğu Şamanizmde ruhlar ”İyi” ve ”Kötü” olmak üzere ikiye ayrılıyor. İyi ruhlarla iletişime geçmek için çeşitli ayinler düzenlenir. Yer altında yaşayan kötü ruhlardan korunmak içinse gök ve yer arasında denge kurulmalıdır. Kötü ruhlara ”Erlik” ismi verilirken, iyi ruhların adı Ülgen’dir.

Şamanizm inancına sahip kişilere Şamanist denir. Kabilenin başındaki kişiye ise Şaman denir. Kam adıyla da bilinen Şamanla, ayinleri yönetir ve iyi ruhlar ile kötü ruhlar arasında iletişim kurar. .

Bazı Şamanist ritüeller:

Aynayı kapatma; Şaman inancına göre sadece canlıların değil cansız varlıkların da gözleri vardır. Bu gözlere maruz kalmak ise insanların ruhlarına zarar verebilir. Bu nedenle özellikle geceleri suya bakmazlar ve aynaların üzerini kapatırlar. Türk kültürüne de geçen bu ritüel ”kem göz” inancının bir parçasıdır.

Leylekler ve Kediler; Şaman inancına göre kediler ve leylekler uğurludur. Leyleklerin yuva yaptığı evlere bereket ve şans getirdiğine inanılır.

Şamanî topluluklarda bütün tabiat olayları birtakım ruhlarla ilişkili görülür. Gök gürlediği zaman göğe ok atmak, yıldırım çarpması sonucu ölen kişiler için ayinler düzenlemek, baharda ilk gök gürlemesiyle birlikte dağlara çıkıp dört bir yana süt serpmek hep ruhlarla ilişkilendirilmiştir.

Tengricilik; Tengricilik ya da Gök Tanrı dini, tüm Türk ve Moğol halklarının, şimdiki inanç sistemlerine katılmadan önceki inancıdır. Tengri’ye ibadet etmenin yanında Animizm, Şamanizm, Totemizm bu inancın ana hatlarını oluşturmaktadır. Tengri, bugünkü Türkçede Tanrı kelimesinin eski söyleniş şeklidir. Bu inanca göre Gök’ün yüce ruhu Tengri’ydi. Kişiler kendilerini gök baba Tengri, toprak ana Ötüken ve insanları koruyan atalarının ruhları arasında güven içinde hissedip onlara ve diğer doğa ruhlarına dua ederlerdi. Büyük dağların, ağaçların ve bazı göllerin güçlü ruhları barındırdıklarına inanarak dualarını bazen bu cisimlere yöneltirlerse de bu cisimler tanrı kabul edilmezdi. Sadece onun yeryüzündeki varlığının bir göstergesiydi.

Nevruz, birçok milletin 21 Martta baharın gelişi olarak kutladığı bayramdır. Tarihte Nevruz kutlayan en eski milletlerden birisi de Türklerdir. Bildiğiniz gibi Nevruzda ateş yakılır, demir dövülür.

Peki nedir bu faaliyetlerin asıl amacı? 

Demir dövmek aslında Ergenekon destanını, demirden dağı delip geçtiğimiz destanı anmak üzere yapılır. Ateş ise Şamanizm’de önemli bir unsurdur. Türk mitolojisinin temel sembollerinden biridir. Bahar kısmı ise Şamanizm’deki ruhani inanca dayalıdır. Doğanın uyuyan ruhunun baharla beraber uyanması kutlanır.

Anadolu’da Türk asıllı olan halkların İslamiyet’i kabul ettikten sonra Arap örfü yerine Şaman geleneklerinden etkilenmeleri kadar doğal bir şey yoktur. Bundan en fazla da etkilenen Alevi Bektaşi inancına sahip yurttaşlarımız olmuştur. Anadolu Müslümanlığı denilen bu inanç, hoşgörü ve Türk diliyle ibadet etme gibi önemli özelliklere sahiptir. 

Hoca Ahmet Yesevi de Şamanizmin ritüellerinden etkilenmiştir. Onu takip eden dervişleri temel İslami inançlarının yanı sıra içinden çıktıkları toplumun örfi hukukunu da unutmamış ve etkilenmişlerdir.   

Anadolu’nun kültürel anlamda Türkleşmesinde Horasan alperenlerinin büyük katkısı olmuştur. Büyük Türk Mutasavvıfı Hoca Ahmet Yesevi’nin takipçileri olan Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana ve Yunus Emre gibi düşünürler, dini taassup yerine insan sevgisini öne çıkarmaya özen göstermişlerdir. Özellikle Yunus Emre, akıcı ve duru Türkçesiyle Anadolu Türkçesinin kurucularından sayılmaktadır. 

Karamanoğlu Mehmet Bey’in 13 Mayıs 1277’de; “Şimdiden gerü hiç kimesne kapıda, divanda, mecliste, seyranda Türk dilinden özge söz söylemesinler” diye ferman çıkarması da Türkçenin Anadolu’da kökleşmesine katkıda bulunan önemli eylemlerden birisidir.

Ülkemizde hemen her köyde sınırlı da olsa Şamanizm’den kalma ritüellere rastlanılabilir. Balıkesir Tahtakuşlar Köyü ve buradaki Etnografya müzesi Şamanizm’in birçok ritüelini en açık bir şekilde sergileyen önemli bir örnektir. 

 

Kategori:Mithat Baş tarih araştırmalarıtarihTürk kültürü

2 Yorum

Nedim Gürsoy için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et