Yapay zekâ, bir bilgisayarın veya bilgisayar kontrollü robotun, genellikle akıllı varlıklarla ilişkili görevleri yerine getirme yeteneğidir. Terim sıklıkla akıl yürütme, anlam keşfetme, genelleme veya geçmiş deneyimlerden öğrenme gibi insanlara özgü entelektüel süreçlerle donatılmış sistemler geliştirmek amacıyla kullanılmaktadır.
Yapay zekâ hayatın birçok noktasında yansız, eşitlikçi uygulamalarla toplumun refah düzeyini arttırabilme yetenekleri dolayısıyla ihtiyaçtır. Güncellenebilen ve kişiselleştirilebilen yapay zekâ destekli araçlar, bireylerin ve toplumun kalkınmasına etki edecek uygulamalardır. Örneğin, navigasyon, sesli asistan, e-ticaret gibi uygulamalar bireylerin hayatını kolaylaştırmaktadır.
Homo Deus’un yazarı Yuval Noah Harari, evrim kuralları sonucunda insanoğlunun Homo erectus’tan Homo sapiens’e (modern insan) dönüşümünü irdeledikten sonra gelecekteki insanların nasıl olabilecekleri konusunda da ilginç fikirler ortaya atmaktadır. Son yıllarda yapay zekâyla neler yapılabileceği gözlemlendikten sonra Yuval Noah Harari’ye hak vermemek elde değil.
Yuval Noah Harari’ye göre gelecekte yapay zekâ, insan bedeni ve zihninin bir üst sürüme yükseltilmesine ya da doğrudan kullandığımız araçların birleşmesine bağlı olarak artacak olabilir.
İnsanları tanrı mertebesine yükseltmek muhtemel üç şekilde ilerleyebilir:
Biyoloji mühendisliği, siborg mühendisliği ve organik olmayan varlıkların mühendisliği.
Biyoloji mühendisliği, organik bedenlerimizin kapasitelerini fark etmekten tamamen uzak olduğumuz anlayışından yola çıkar. Doğal seçilim 4 milyar yıldır bedenlerimizin orasını burasını kurcalayarak amipten sürüngenlere, oradan memelilere ve sonunda Sapiens’e dönüşmemize yol açan ince ayarlar yapıyor. Sapiens’in son durak olduğunu düşünmemiz için ortada hiçbir sebep yok. Genlerimiz, hormonlarımız ve sinir hücrelerimizdeki görece küçük değişiklikler, taştan kesici aletler yapmanın ötesine geçemeyen Homo erectus’u uzay gemisi ve bilgisayarlar üreten Homo sapiens’e dönüştürmeye yetti de arttı bile.
DNA’mız, hormon sistemimiz ve beyin yapımızdaki birkaç minik değişiklikle neler ortaya çıkabileceğini kim bilebilir? Biyomühendislik doğal seçilimin bütün hünerini sergilemesini sabırla beklemeyecektir. Biyomühendisler eski Sapiens bedeninin genetik kodunu baştan yazacak, beynindeki devreleri yeniden bağlayacak, biyokimyasal dengesini değiştirecek, hatta yeni uzuvlar geliştirebilecektir. Sapiens (Modern insan) türü olarak nasıl Homo erectus’tan farklıysak, bizden de o kadar farklı ve yeni küçük “tanrıcıklar” üreteceklerdir.
Siborg mühendisliği, bunu bir adım öteye taşıyarak organik bedeni, organik olmayan biyonik eller, yapay gözler ya da kan dolaşımımızda seyrederek sorunlarımıza teşhis koyup hasarları onaracak nano robotlar gibi araçlarla birleştirecek. Böylesi bir siborg, herhangi organik bir bedenin hayal bile edemeyeceği kabiliyetlere sahip olacaktır. Örneğin, organik bir bedenin işlemesi için her parçasının birbiriyle doğrudan temas halinde olması gerekir.
Öte yandan bir siborg, aynı anda birden fazla yerde var olabilir. Siborg bir doktor, Ankara’daki evini hiç terk etmeden İstanbul’da, Paris’te ya da Mars’ta bir uzay istasyonunda acil bir ameliyata girebilir. Bir çift biyonik göz ve elin yanında hızlı bir İnternet bağlantısı yeterli olacaktır. Tekrar düşününce, neden bir çift göz ya da el isteyelim ki? Neden dört tane olmasın?
Hatta bunlar fuzuli bile olabilir. Siborg bir doktor zihniyle araçları yönetebilecekken neden elleriyle neşter tutmaya ihtiyaç duysun?
Maymunlar beyinlerine yerleştirilmiş elektrotlar sayesinde bedenlerinden ayrı biyonik el ve ayakları kontrol etmeyi öğrendiler.
Felçliler, biyonik uzuvları sadece düşünce gücüyle hareket ettirmeyi ya da bilgisayar kullanmayı başardılar. Dilerseniz evinizdeki elektronik aletleri, “zihin okuyucu” bir başlık sayesinde kontrol edebilirsiniz. Beyninize herhangi bir şey yerleştirmeyi gerektirmeyen bu başlık, kafa derinizden geçen elektrik sinyallerini okuyarak çalışıyor.
Mutfağın ışıklarını açmak isterseniz, başlığınızı takıp önceden programlanmış ışıkları, örneğin sağ elinizi hareket ettirir gibi bir zihinsel işaret hayal ederek açabilirsiniz. Böyle bir başlığı intemetten belli bir ücret karşılığında sipariş edebilirsiniz.
Organik olmayan varlıkların mühendisliği, organik âlemin sınırlarını aşmak, yaşamın gezegenimiz Dünya’nın sınırlarının ötesinde de var olmasına olanak sağlıyor. Doğal seçilim tam 4 milyar yıl boyunca yaşamı bu uçan kayanın özgün koşullarına bağlı kıldığından yaşam minicik bir gezegene sıkışıp kalmıştı. En güçlü bakteriler bile Mars’ta sağ kalamıyor. Ancak organik olmayan yapay zekâ, yabancı gezegenlerde koloni kurmakta hiç zorlanmayabilir. Organik hayatın yerini organik olmayan varlıkların alması gelecekte yapay zekâ tarafından yönetilen galaktik bir imparatorluğun tohumlarını atıyor olabilir.
Bununla birlikte teknoloji insan zihninin yeniden yapılandırılmasını sağladığında Homo sapiens türü ortadan kalkacak, insan tarihi nihayet sona erecek ve bizim gibi insanların kavrayamayacağı yepyeni bir süreç başlayacak.
Birçok düşünür 2500 ya da 3000 yılında dünyanın neye benzeyeceğini öngörmeye çalışıyor.
Paniğe gerek yok. En azından şimdilik. Sapiens türünü bir üst sürüme yükseltmek kıyamet senaryolarından ziyade tarihi bir süreç içinde ilerleyecek. Homo sapiens bir robot isyanıyla yeryüzünden kazınmayacak. Muhtemelen kendini adım adım bir üst sürüme güncellerken robotlar ve bilgisayarlarla birleşecek ve gelecekteki nesiller artık bambaşka bir format olduklarını fark edecekler.
Tüm bunlar bir günde ya da birkaç yılda gerçekleşmeyecek olsa da şimdiden gündelik hayatımızda karşılık bulmaya başladı. Her gün milyonlarca insan akıllı telefonlarının hayatlarını biraz daha kontrol etmesine izin veriyor ve daha etkin anti depresanlara başlıyor. İnsanlar sağlık, mutluluk ve gücün peşinde bir bir özelliklerini değiştirecekler, ta ki artık insan olmadıkları güne dek.
Bunlar kimimize fantastik gelebilir ama bugünkü insan ve teknoloji bin yıl önce rüyada bile görülemezdi. Unutmayalım.