Büyük bir imparatorluğa karşı savunma savaşlarının önemli örneklerinden birini veren Pontus Kralı VI. Mithridates, (M.Ö. 132-63) ilk çağın en önemli figürlerinden birisidir.
“Pontus” kelimesi kök olarak deniz anlamına gelir. Grekçe bir kelimedir. Tarihçiler tarafından genellikle Karadeniz’in güney sahilleri için kullanılmıştır. Pontus, 1912-1922 yılları arasında ise Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecinde ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Karadeniz Bölgesi’ndeki Rumların çıkardığı en uzun süreli isyan olan “Pontus İsyanı” ile de hatırlanır.
Ancak bu sözcük, M.Ö. 280-63 yılları arasında günümüzdeki Orta ve Doğu Karadeniz bölgelerinde hüküm süren bir krallığın da adıdır. Bu krallık Pers (İran) asıllı bir prens olan Mithridates Ktistes (kurucu) tarafından kurulmuştur. Kimi tarihçiler Pontus Krallığı’nın kuruluş tarihini M.Ö. 302-301 olarak da kabul ederler. Halkı çok çeşitli kavimlerden oluşan bir Anadolu krallığıdır. Pontus kültürü, Yunan, Antik Anadolu ve Pers unsurlarının bir sentezi olarak görülebilir. Pontus Krallığı’nın ilk başkenti Amasya’dır. M.Ö. 182 yılından sonra da başkentleri Sinop’tur.
Pontus Krallığı, yaklaşık 220 yıllık hükümranlık süresinde Roma İmparatorluğu’nun amansız düşmanı olmuştur. Bu devasa imparatorluk karşısında sayısız savaşlar yapılmış, bu savaşların birçoğunu zaferle sonuçlandırırken, birçoğunda da yenilmişlerdir. Tarihi kaynaklar Pontus Kralı VI. Mithridates’in Ege Denizi’nin karşı kıyılarına kadar Romalıları sürdüğünü, Anadolu’da 80 binden fazla Romalıyı öldürdüğünü kaydederler. Ancak Romalıların Pontus Devleti’ne saldırıları durmaz. Bu saldırılara karşı Pontus Kralı VI. Mithridates Eupator’un (büyük) geliştirdiği savunma stratejisi önemlidir. O sadece tek bir kalede ya da şatoda savunma yapmak değil ülkesindeki “bütün satıhta” savunma yapma stratejisi geliştirmiştir. M.Ö. 88-63 yılları arasında Roma İmparatorluğu ile 25 yıl devam eden muhteşem bir mücadele örneği göstermiştir.
Kral VI. Mithridates, bu savaşları Romalıların saldırıları sonucu Karadeniz sahilinde dar bir şerit haline gelmiş bulunan ülkesini genişletmek için yapmıştı. Bu amaçla da Romalılara karşı korunmak ve ülkesini savunmak için bölgede sayıları 75’i bulan birçok müstahkem kale ve şatolar kurdurmuştu. Kayalar ve tepeler üzerinde kurulan bu ufak şatolarda Mithridates’in kıymetli hazineleri ve silahları saklanıyordu. Savaşlarda ise erzak deposu ve sığınak olarak kullanılıyordu. Bunların bir kısmı etrafı uçurumlarla çevrili sivri tepeler, bir kısmı da sarp kayalıklara oyulmuş, içlerine gizli yollardan girilebilen yapılar olarak görülürler.
İlkçağ’da Günümüzün ABD’si sayılan Roma İmparatorluğu’na karşı VI. Mithridates’in uyguladığı bu savunma stratejisini M. Kemal Atatürk de çok beğendiğini değişik sohbet ve söylevlerinde açıklamaktadır. O da Kurtuluş Savaşı yıllarında “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır” derken VI. Mithridates’in mücadelesini takdir eder gibidir.
50 yıl krallık yapan VI. Mithridates, hayatı boyunca zehirlenme endişesiyle yaşadı. Bu nedenle de zehirlere karşı panzehir hazırlamasıyla da bilinir. Zehir biliminde o dönem için ileri bilgilere ulaştı. Zehirlenme olasılığını önlemek için benzer zehirlerden az miktarlarda alarak kendini zehirlere bağışık kıldığı da iddia edilir.
Kral VI. Mithridates, M.Ö. 63 yılında Romalılarla yaptığı yıllar süren savaşların sonunda yenilir. Zehir içerek intihar etmek ister. Zehir tesir etmeyince kendi askerlerinden birisine kendisini öldürtür. Bu gururlu kralın ölmesiyle de Pontus Krallığı ortadan kalkar. Bölge Roma İmparatorluğu’nun bir eyaleti olur.
Kral VI. Mithridates’in Ordu topraklarında da şato ve kaleleri vardı. Bunlardan en önemlisi Kurul Kalesi’dir. Fatsa’daki Cıngırt Kalesi, Mesudiye’deki Meletios ve Arıkmusa kaleleri de bunlardan bazılarıdır.
Yazının başlığındaki “Ordu’da Bir Argonot” ifadesinden kuşkusuz Ordu’nun çok önemli bir aktivisti olan Enis Ayar’ı kastediyorum. Enis Ayar’ın VI. Mithridates’le ilgisi Ordu yakınlarındaki Kurul Kalesi ile ilgili yaptığı çalışmalardır. O, buranın önemli bir tarihi kalıntı olduğunu ve burada kazı yapılması gerektiğini bıkmadan, usanmadan savunmuş ve sürekli gündemde tutmuştur. Enis Ayarın bu gayretleri sonucundadır ki Kurul Kalesi sözüm ona “maden ocağı” olduğu savından kurtulmuş, çok önemli olan tarihi kimliğine kavuşmuştur.
Kurul Kalesi, VI. Mithridates’in Romalılara karşı yaptığı savaşlarda ülkesini savunmak için kurduğu önemli savunma kalelerinden birisidir. Kurul Kalesi’nde Gazi Üniversitesi Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Yücel Şenyurt başkanlığında kazı çalışmaları yapılmış ve önemli sonuçlara ulaşılmıştır. Yapılan arkeolojik kazılar sonucunda bu kale ve kale içindeki kalıntılar M.Ö. 150-50 yılları arasına tarihlendirilmiştir. Ayrıca Pontus Kralı VI. Mihtridates tarafından yaptırıldığı anlaşılan “sunak” ortaya çıkarılmıştır. Bu kazılarda aynı döneme ait sikkeler de bulunmuştur.
Enis Ayar’ın Ordu kültürüne katkısı Kurul Kalesi ile sınırlı değildir. Dünya çapında 70 önemli efsaneden birisi olan Yason Efsanesi’nin (Altınpost ya da Argonotlar Efsanesi) geçtiği Yason Burnu’ndaki tarihi dokunun korunması ve Ordu turizmine katkısı için yeri gelmiş bir çevreci gibi, yeri gelmiş bir sivil toplum örgütü gibi çalışmıştır.
Vosvos şenliklerinin düzenlenmesinde de öncülük yapmış, Ordu yaylalarının tanıtımı için ilki 1995 yılında olmak üzere 7-15 Temmuz günlerinde “Vosvos Şenliği” düzenlenmiştir. Bu şenliklerin neden kurumsallaşarak devam edemediğini yine kendisi açıklamaktadır: “Herkes kendine göre hareket ettiği için kurumsallaşamadık.” Belki de bu ifadeler bir özeleştiri de taşımaktadır.
Kimilerince uçuk fikirli ve fazla radikal görünse de Ordu için önemli bir aktivisttir Enis Ayar. Unutmamak gerekir ki dünyanın her ülkesinde ve her devirde uçuk fikirli ve radikal insanlar hep devrimci ve yönlendirici olmuştur.
İlk Yorumu Siz Yapın