Gerek seferberlik yıllarında (1914-1918) gerekse onu izleyen Kurtuluş Savaşı sırasında Mesudiye’nin bütün köylerinden çok sayıda insan bu savaşlara katıldı. Bunların çok büyük bir bölümü bu kutsal savaşlarda şehit düştüler. O yıllarda Şarki Karahisar Sancağı’na bağlı olan Mesudiye Kazası’ndan I. Dünya Savaşı başında ilan edilen Seferberlikte 20-45 yaş arasındaki 5300’den fazla kişi askere alınmıştı. Ne gidenler arkalarından gözyaşı döküp el ve mendil sallayanlara bir şey söyleyebildi, ne de başlarına neler gelebileceğini tahmin edebildiler. Bir daha asla dönemeyeceklerinden habersizdiler. Askere alınanlar gizemli bir geleceğe doğru yol aldılar. Gidiş, o gidiş!
Mesudiye’de hem I. Dünya Savaşı sırasında hem de Kurtuluş Savaşı sırasında orduya yardım toplama kampanyaları da düzenlendi. Köylü kadınlar ördükleri kazak, çorap, eldiven ve başlık gibi giysi türlerini askere yardım için görevlilere teslim ettiler. Hatta toplanan yiyecek ve giyeceklerden müteşekkil malzemeler, mekkâre birlikleri düzenlenerek kadınlar tarafından Parçı-Koyulhisar-Şerefiye güzergâhından Zara’ya kadar taşındılar. Seferberlik yıllarında bir kalıp sabun almak için bir kişinin 12 günlük yevmiyesinin verilmesi, temizliğin hangi zorluklarla yapıldığını göstermesi bakımından ilgi çekicidir. Salgın hastalıklarla mücadele de o yıllarda bir başka uğraş konusuydu. Yaylalarda bulunan oba mezarlıkları gezildiğinde sıra sıra çocuk mezarlarıyla dolu olduğu görülür. Sefillik alabildiğine yayılmış, halkın alım gücü sıfırlanmıştı.
Bu arada 1919 yılında Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde tüm Anadolu’da “Kutsal İsyan” başlamıştı. Özellikle Erzurum Kongresi’nden sonra hemen her yörede “Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri” kuruluyordu. Mesudiye İlçesi de böyle bir cemiyet kurup Mustafa Kemal Paşa’ya bağlılık telgrafı çeken bölgesinde ve Anadolu’daki ilk ilçelerdendir.
17 Temmuz 1919 tarihinde II. Dönem Osmanlı Mebuslar Meclisi’ne Karahisar milletvekili seçilen Serdarzade Mehmet Mustafa Efendi, herhangi bir davet almadan, Mesudiyelilerin isteği ile Mesudiye mümessili olarak seçilip Erzurum kongresine katılmıştır. Refahiye’den Erzurum’daki Kongre Riyaseti Celîlesine aşağıdaki telgrafı çekmiştir:
“Erzurum’da Kongre Riyâseti Celilesine
Kongrenin zaman-i Küşadı, bilinemedi. Yoldayım. Daha gelecekler de vardır. Mesudiye ahalisinin, âmâl ve metâlibât-i vatanperverânelerini arzetmek; Meclisi Ali’nin mufassalan mukarreratına kesb-i vukuf eylemek şerefinden mahrum olmamak üzere, kongrenin devamı, müsterhamdır.
Murahhas (Eski Meb’us, Serdaroğlu) Mustafa”
Belgenin günümüz Türkçesine çevirisi şöyledir:
“Erzurum Kongre Başkanlığına, Kongrenin toplanma tarihi bilinemedi. (Kongreye katılmak için) Yoldayım. Daha gelecekler de vardır. Mesudiye ahalisinin işlerini, isteklerini ve vatanseverliklerini arzetmek, yüce meclisin uzun uzadıya tartışılan kararlarına vakıf olmak şerefinden mahrum olmamak üzere kongrenin devamını istirham ederim. Murahhas Mustafa”
Belirtildiği gibi Erzurum Kongresi’ne Mesudiye’den Şarki Karahisar Mutasarrıflığı’nı temsilen gidenler arasında Serdaroğlu Mustafa Bey de bulunmaktaydı. Kongre yapıldıktan sonra Mesudiye’de bir “Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” kuruldu. Bu cemiyetin kurulmasına o yıllarda Mesudiye’de görev yapan Mustantik (Sorgu hâkimi) Arif Bey öncülük etmiştir. Yurtsever ve ateşli bir şahsiyet olan Edirneli Arif Bey, Mesudiye’den İstanbul Hükümeti’ne “Sevr Antlaşmasının ağır şartlarını kabul etmediklerini ve bundan böyle Mustafa Kemal Paşa’nın yolunda gideceklerini” içeren sert bir telgraf metni hazırladı. Hazırlanan bu metni de kendisi gibi Mesudiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyeleri olan Sami Bey, İzzet Ağa, Raif Efendi ve Nuri Bey’e imzalatarak İstanbul Hükümeti’ne gönderdi.
Artık Mesudiye de “Kutsal İsyan”a katılmış bulunuyordu.
Mesudiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Mustafa Kemal Paşa’ya da bağlılık telgrafı çekmişti.
O yıllarda Mesudiye ilçesinden TBMM’nde de söz edilmekteydi. Osmanlılar döneminde Karahisar-ı Şarki Mebusu olarak “Meclis-i Mebusan”a giren Mesudiyeli (Yeşilceli) Serdaroğlu Mustafa Bey, Erzurum kongresine katılmış, TBMM’nin kurucu üyelerinden olmuştu.
TBMM’nin 30 Kasım 1920 günlü 106. birleşiminde, o yıllarda kaza olan Ordu’nun başka kazalarla birleştirilerek Sancak yapılması teklifi verilir. Bu arada Mesudiye’nin de durumu mecliste ilk kez müzakere konusu edilir.
Bütün bu zor koşullara rağmen, I. Dünya Savaşı’nda yaşayabilmiş kahramanların ve ardından yetişen genç kuşağın sayesinde Mustafa Kemal ve arkadaşlarının önderliğinde Kurtuluş mücadelesi kazanıldı. Bu aslında bir topyekün var olma veya yok olma savaşıydı. Savaş bittiğinde neredeyse zaferi kutlayacak genç kuşak bile kalmamıştı.
Kurtuluş Savaşı kazanılınca ilçe merkezi ve köylerinde bulunan Rum ve Ermeni azınlıklar mübadele antlaşmaları sonucu 1924 yılı Ekim ayında jandarma nezaretinde Mesudiye’deki azınlıkların yaşadığı köylerden toplanarak kafileler halinde Ordu üzerinden gönderildiler. Bunların büyük bir kısmı Yunanistan’a yerleştirildiler.
Mübadelenin yapıldığı günlerde Ordu basınında konu ile ilgili haberler de yayınlanmaktaydı. Furtunzade Yusuf Sırrı Bey’in sahipliğinde ve Dava vekili Ahmet Şükrü Beyin sorumluluğunda, Hükümet caddesinde, haftada iki defa yayınlanan “Muvaffakiyet-i Milliye” gazetesi 26 Mayıs 1340 (26 Mayıs 1924) tarihli nüshasında “Mübadeleye Tabi Rumlar” başlığıyla şu habere yer vermiştir:
“Mübadeleye tabi memleketimiz Rumlarından 104 nüfus Lued Triyestenu kumpanyasına mensup bir vapurla dün limanımızdan İstanbul tarikiyle Selanik ve Pire’ye hareket etmişlerdir.”
9 Haziran 1340 (9 Haziran 1924) tarihinde haber şu şekilde verilmektedir:
“Mübadeleye tabi Rumların bir kısmı daha dünkü Levid vapuruyla ve İstanbul tarikiyle Selanik ve Pire’ye müteveccihen limanlarımızdan hareket etmişlerdir.”
Yine aynı gazetenin 17 Teşrinisani 1340 (17 Kasım 1924) tarihli haberi şöyledir;
“Mübadeleye tabi olup da dâhilden şehrimize vürud eden Rumlardan son kafileye kalanlar iki gün evvel Levid vapuruyla Yunanistan’a sevk edilecekleri esnada muhalefet-i havadan dolayı vapurun limanımızı tutmaması üzerine sevkleri tehir edilmiştir. Harekete hazır bulunan mezkunlarla herhalde bu günlerde vürud edecek vapurlarla sevk edilerek şehrimizde daha fazla kalamayacakları cümle-i müshaberatıdır.”
“Mübadeleye tabi olup da dâhilden şehrimize vürud eden Rumlardan son kafileye kalanlar iki gün evvel Levid vapuruyla Yunanistan’a sevk edilecekleri esnada muhalefet-i havadan dolayı vapurun limanımızı tutmaması üzerine sevkleri tehir edilmiştir. Harekete hazır bulunan mezkunlarla herhalde bu günlerde vürud edecek vapurlarla sevk edilerek şehrimizde daha fazla kalamayacakları cümle-i müshaberatıdır.”
Mesudiyeli Rumlar, 17 Teşrinisani 1340 (17 Kasım 1924) tarihinde Ordu’dan ayrılmış olmalılar. Rumlar, Mesudiye’den ayrılışları sırasında taşınmaz gayrimenkullerini ve götürülmesi zor olan eşyalarını sattılar. O sırada ilçede maddi durumu elverişli olanlar bunları satın aldılar. Satın alanlar “bedel” vererek askere gitmeyenlerdi. Bu kişilerin içinde bütün bir Rum köyünü satın alanlar bile vardı. Bunlar sonradan satın aldıkları toprakları köylülere sattılar.
1924 yılında bütün savaş yıllarında cepheden dönemeyenlerin köy köy yoklamaları yapıldı. Savaşa alınan 5300 civarındaki kişiden ancak 256 tanesinin sağ olarak dönebildiği anlaşıldı. Dönemeyenlerin nüfus kayıtlarına ölüm kayıtları 25 Aralık 1330 (1914) olarak verildi.
İlk Yorumu Siz Yapın