Last updated on 18 Nisan 2023
TÜRK EDEBİYATINDA HİCİV USTALARI
“Hiciv” tarzında yazılan şiirler, en etkili şiir türlerinden biridir. Şiirde bir kişinin, bir toplumun ya da bir durumun iğneleyici sözlerle eleştirilmesine “hiciv” denir. Bu tarzda yazılmış şiirlerin ilk örneklerine Yunan edebiyatında rastlanır. Latin edebiyatında da bu tarzdaki şiirler önemli bir yer tutmaktadır. Ennius, Lıscilius, Horatius, Persius… hiciv şairlerinden bazılarıdır. Bizde, Divan edebiyatında eleştiri tarzındaki bu şiirlere “hiciv” denirken, Halk edebiyatında “ taşlama” adını almıştır,
***
Dertli, Bolu’nun Şahneler köyündendir. Önce Halveti tarikatına giren Dertli, daha sonra Bektaşi olmuştur. Saz çalıp türkü söylemeye kızanlara çatmıştır. Özellikle saz çalmayı şeytan işi olarak görenlere verdiği cevap çok ünlüdür;
“Telli sazdır bunun adı
Ne ayet dinler ne kadı
Bunu çalan anlar kendi
Şeytan bunun neresinde
Venedik’ten gelir teli
Ardıç ağacından kolu
Be Allah’ın sersem kulu
Şeytan bunun neresinde
Abdest alsan aldın demez
Namaz kılsan kıldın demez
Kadı gibi haram yemez
Şeytan bunun nesinde”
…
***
İnandığı dava uğruna idam edilmeyi göze alan Halk Ozanı Pir Sultan Abdal’ın da ‘taşlamaları vardı. Bu koca şairin sözlerine kulak verelim;
Koca başlı koca kadı
Sende hiç din iman var mı
Haramı helali yedi
Sende hiç din iman var mı
***
Namık Kemal, Osmanlı’nın arka arkaya büyük toprak parçalarını kaybetmesi üzerine sözünü esirgemeden şunları söyler:
Edepsizlikte tekleriz
Kimi görsek etekleriz
Hak’tan ümit bekleriz
Ne utanmaz köpekleriz
Gitme vatan kavgasına
Yetiş rütbe yağmasına
Daldık dünya sefasına
Ne utanmaz köpekleriz
***
Osmanlı Devleti’ni Talat Paşa, Enver Paşa, Cemal Paşa 1. Dünya Savaşı’na sürüklemişlerdir. Bunlardan Enver Paşa’nın babası Ahmet Paşa saf yaratılışlı biridir. Bir toplantıda şöyle bir konuşma yapar;
“ Allah günahımı affetsin. İçki kullandım, ama harama uçkur çözmedim” der.
O esnada mecliste bulunan Süleyman Nazif şöyle söyler; “O uçkuru keşke helale de çözmeseydiniz.”
***
Neyzen Tevfik de önemli hiciv ustalarımızdan birisidir. İçki içmeyi pek çok seven Neyzen’in başından şöyle bir olay geçer:
İstanbul Aksaray’da kiraladığı bir evde oturmaktadır. Meyhaneden geç vakit ve oldukça içkili çıkan Neyzen ara sokaklarda evinin yolunu şaşırır; evini bir türlü bulamaz. Rastladığı gece bekçisine sorar; “Bekçi baba Neyzen Tevfik buralarda bir yerde oturuyor. Sen onun evinin yerini biliyor musun?”
Bekçi şaşkınlık içerisindedir; “Beyim, Neyzen Tevfik sensin” der. Neyzen Tevfik de; “Ben sana Neyzen Tevfik miyim değil miyim diye sormadım. Onun evini sordum” der.
Neyzen Tevfik, siyaset erbabına da çok kızgındır. Milletvekillerine şiirleriyle vereceği yanıtlar vardır;
Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler,
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler…
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler! .
Neyzen Tevfik, aynı zamanda Mustafa Kemal’in devrimlerinin yılmaz savunucusudur. Kendi inançlarının sorgulanmasını istemez.
Be Hey Dürzü*
Ne ararsın Tanrı ile aramda
Sen kimsin ki orucumu sorarsın
Hakikaten gözün yoksa haramda
Başı açığa niye türban sorarsın
Rakı, şarap içiyorsam sana ne
Yoksa sana bir zararım; içerim
İkimiz de gelsek kıldan köprüye
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim
Esir iken mümkün müdür ibadet
Yatıp kalkıp Atatürk’e dua et
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden de soğuyacak bu millet
İşgaldeki hali sakın unutma
Atatürk’e dil uzatma sebepsiz
Sen anandan yine çıkardın amma
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz
*: Bu şiirin, dönemin Emniyet Genel Müdürlüğünde görevli Asayiş Şube Müdürü Mutlu Çelik’e ait olduğu da iddia edilmektedir.
***
Adını hatırlayamadığım bir divan şairi, vezire o kadar kızmış ki, bakın bu kızgınlığını nasıl ifade ediyor;
“Bilseydi zürriyetinden böyle bir melun geleceğini Âdem ile Havva evlenmezlerdi.”
***
Şair Eşref, yaşadığı olumsuzluklara o kadar kızmıştır ki bir dörtlükle insanlara vasiyette bulunmuştur.
Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için
Gelmesin reddeylerim, billahi öz kardeşimi
Gözlerim ebnâ-yi âdemden o kadar yıldı ki
İstemem ben Fatiha, tek çalmasınlar taşımı
Bütün bu yazdıklarına rağmen şairin mezar taşı ne yazık ki çalınmıştır.
***
Orhan Veli, zamanının vurdumduymaz gençlerini;
ne atom bombası,
ne londra konferansı;
bir elinde cımbız,
bir elinde ayna;
umurunda mı dünya!
diyerek dünyayı umursamadıkları için eleştirmiştir.
***
Hiciv ustalarımız bunlarla da sınırlı değildir. 15. yüzyılda Şeyhî bir hicviyle meşhur olmuştur.16. yüzyılda Cafer Çelebi, Zati; 17. yüzyılda Nefi, Bahai, Nevai; 18. yüzyılda Osmanzade Taip, Haşmet, Kani, Süruri; 19. yüzyılda Aynî, Kâzım Paşa, Ziya Paşa ve Eşref’ Türk Edebiyatının önemli hiciv ustalarıdır.
Bunlara 20. Yüzyılda Nazım Hikmet ve Aziz Nesin’in öncülük ettiği birçok yazarımızı da katmak mümkündür.
Kaynakça:
http://www.arguvanhaber.com/hiciv-edebiyati-ve-hiciv-ornekleri-makale,34.html
İlk Yorumu Siz Yapın