-Akademianın dikkatine arz olunur.-
Ordu yöresi ve özellikle de Orta Karadeniz bölümünün tamamı ve Doğu Karadeniz bölümünün bir kısmının Türkleşmesini sağlayarak buraları Türk iskânına açan Hacı Emiroğulları Beyliği’dir. Kimi tarihçilerin Bayramoğulları Beyliği olarak da belirttikleri bu beyliğin kurucusu Tarihçi Faruk Sümer’e göre Bayram Bey, Tarihçi Yaşar Yücel’e göre ise Bayram Bey’in oğlu Hacı Emir İbrahim Bey’dir.
Bayram Bey’in bölgeye nereden ve nasıl geldiği konusunda tarihi kaynaklarda açık bilgiler yoktur. Bilindiği gibi bu beylikle ilgili sınırlı bilgiler, Kadı Burhaneddin devletinden kalma bir kısım belgeler ile Trabzon Rum Devleti kilise tarihçisi Panaretos’un notlarından ve beyliğin Osmanlı Devletine katıldıktan sonraki tahrir defterleri kayıtları ve vakıf arşivlerinden edinilmektedir.
Ancak yeni araştırmalar ve özellikle 13. Yüzyıllarla ilgili bazı üniversitelerimizdeki lisans ve doktora tezleri, Bayramlı Beyliği’nin kurucusu sayılan Bayram Bey hakkında bize yol gösterici fikirler vermektedir.
Şimdi yaklaşık yedi yüzyıl geriye gidelim.
1243 Yılında yapılan Kösedağ Savaşı’ndan sonra dağılan Anadolu Selçuklu Devleti’nden sonra duruma hâkim olan İlhanlılar, oluşturdukları idari taksimat ile Anadolu’nun büyükçe bir alanını “Anadolu Genel Valiliği” olarak bir idari ünite altında toplamışlardı.
Özellikle 13. Yüzyıl sonları ve 14. Yüzyıl başlarında Anadolu, Moğol istilası altında büyük bir kargaşa dönemi yaşamaktaydı. Bir yandan Türkmenlerin Anadolu’ya göçleri de devam etmekte ve kendilerine yeni iskân yerleri arayan bu göçebelerin neden olduğu kargaşa, diğer yandan Moğol baskısı yerleşik halkı iyice bunaltmıştı. Bu göçebeler tıpkı Anadolu Selçuklu Devleti’ne olduğu gibi İlhanlılara da vergi vermek istemiyorlardı. Üstelik Anadolu büyük bir çekirge istilasına da uğramış, kıtlık baş göstermiş durumdaydı. Türkmenler başsız, çaresizdiler. Birbirleriyle de çatışma halindeydiler. Anadolu halkı, İlhanlı Emiri İrencin Noyan’ın baskılarından ve zulmünden şikâyetçiydiler ve isyan halindeydiler.
İlhanlılar, Anadolu’daki bu huzursuzlukları bitirmek istiyorlardı. Bu sebeple de kalabalık bir ordu ile Anadolu’ya doğru yola çıkan İlhanlı Beylerbeyi Emir Çoban, 1314 Haziran’ında Anadolu‟ya geldi. Burada Sivas ile Erzincan arasında kalan, Karanbük dolaylarında kendine bir karargâh kurdu ve Türkmen beylerine haber göndererek, her birinin buraya gelip bağlılıklarını bildirmelerini istedi.
Ülkede dirlik ve düzeni sağlamak için bir yıldan fazla bir süre Anadolu’da kalan Beylerbeyi Emir Çoban, Türkmen beyleriyle de anlaşarak işleri yoluna koymuş ve Türkmen isyanı da sona ermişti.
Yapılan değerlendirmede bu isyanın müsebbibi olarak İrencin Noyan’ın baskıcı ve katı politikası tespit edilmişti. Bunun üzerine Türkmenlere baskı kullanan İrencin Noyan’ın Anadolu genel valiliği görevine son verildi.
Emir Çoban Anadolu’dan döndükten bir müddet sonra İlhanlı Hükümdarı Olcaytu Han ölmüş, yerine oğlu Ebu Said Bahadır Han geçmişti. Ebu Said Bahadır Han zamanında Emir Çoban, İlhanlı İmparatorluğunun en kudretli ve hâkim şahsiyeti oldu. Elinde bulundurduğu yetkinin verdiği güçle eyaletleri oğullarına taksim etti. Bu arada Anadolu Genel Valiliğini ikinci oğlu Temürtaş’a verdi.
Emir Çoban’ın İlhanlı hanedanları yanındaki nüfuzu, onun büyük dedesinin Moğol Hükümdarı Cengiz Han’ı n bir muharebede hayatını kurtarmasına bağlanır. Tarihi kaynaklarda Kırgızların Soldos kabilesinden olduğu belirtilen Emir Çoban ve Soldoslar kabilesi bir nevi İlhanlı sarayının korumasına alınmıştır. Bu kabilenin Moğol veya Uygur olduğunu iddia eden tarihçiler de vardır. Emir Çoban ve oğullarının Anadolu halkına Moğollardan farklı olarak sıcak ve müşfik davrandıkları göz önüne alınırsa Soldosların Uygur veya Kırgız olma ihtimalleri daha fazladır.
Emir Çoban’ın dokuz oğlu ve bir kızı vardı. Bayram Hace ismindeki en büyük oğlu binicilikte oldukça usta idi. Temürtaş, Dımaşık Hace , Sorgan, Yağıbastı, Selçukşah , Melik Eşter, Melik Eşref ve Nevruz oğulları, Bağdat Hatun ise kızıydı.
Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Doktora Tezi sahibi Ş. Cem TUYSUZ, “İlhanlılar Tarihinde Çobanogulları” adlı çalışmasında Emir Çoban’ın çocuklarını belirten kaynakları şu şekilde belirtmiştir;
“ Emir Çoban’ın dokuz oğlu ve bir kız çocuğu vardı; A’yanu’l-‘Asr ve A’yanu’n-Nasr’da Emir Çoban’ın Bayram Hace, Temürtaş, Dımaşk Hace, Sorgan Şebber, Yagıbastı, Selçukşah, Bağdad Hatun adında çocukları olduğu kaydedilmiştir. Ikdıı’I-Cuman fi Tarilı-ı Ehli’z-Zeman’da ise Bayram Hace isminde Emir Çoban’ın binicilikte oldukça yetenekli bir oğlu olduğu belirtilmiştir. El-Vafi bi’l-Vefeyat’da ise Temürtaş, Dımaşk Hace , Sorgan Şira, Yagıbastı, Selçukşah , Melik Eşref ve Melik Eşter isimleri Emir Çoban’ın biyografisinde çocukları olarak belirtilmiştir.”
Emir Çoban’ın Temürtaş ve Dımaşık Hace adlı oğullarının dışında diğer oğullarının biyografilerine dair kaynak eserlerde ayrıntılı bilgiler yoktur. Sadece Emir Çoban’ın oğulları olduğu belirtilmektedir.
Emir Çoban’ın oğulları arasında Anadolu’nun siyasi olaylarında en çok Temürtaş’ın adı geçmektedir. Temürtaş Noyan; kahramanlığı, cesareti ile nam salmıştı ve asker arasında da sevilen bir şahsiyetti. Ayrıca Temürtaş Noyan, dindarlığı ve adaletiyle de övülen bir beydi. Onun valiliği zamanında Anadolu’da dirlik ve düzen sağlanmış ve Anadolu halkı refaha ulaşmıştır. O, dindarlığı ve adaleti sayesinde çok sevilmiş Anadolu’da el üstünde tutulmuştur. Hatta kendisine Anadolu halkı “Adil padişah” lakabını takmıştır.
Temürtaş, Anadolu’da serbest idareye alışmış olan Anadolu beylerini ortadan kaldırmaya teşebbüs etti. Eşrefoğulları ve Hamidoğulları beylerini öldürüp memleketlerini ilhak etti. Kendisi Denizli’yi muhasara ettiği sırada Afyonkarahisar’ı muhasara etmek için emirlerinden kayın biraderi Eretna Beyi görevlendirdi. Bu sırada küçük kardeşi Dımaşık Hace’nin İlhanlı Hükümdarı Ebu Said Bahadır Han tarafından öldürüldüğü haberini alınca bu muhasaralardan vazgeçip Sivas’a geldi. Burada babası Emir Çoban’ın da öldürüldüğünü duyunca Anadolu’yu kayın biraderi Emir Eretna’ya bırakarak Mısır’a kaçtı. Mısır’da 1328 yılında Ebu Said Bahadır Han’ın müracaatı ve ricası üzerine katledildi.
Temürtaş, Mısır’a kaçarken kaynı Eretna’yı Anadolu’da bırakmış veya Eretna Temürtaş’ın yanından kaçarak Mısır’a gitmemişti. Temürtaş’tan sonra Anadolu valiliği İlhanlı Hükümdarı Ebu Sait Bahadır Han tarafından Şeyh Hasan’a verilmiş, o da Irak’ta başka işlerle uğraştığından Anadolu’nun idaresini tamamen Eretna Bey’e bırakmıştı. Eretna Bey, bir Türkmen beyi idi. O da halk arasında çok seviliyordu. Seyrek sakallarından dolayı Anadolu halkı ona “Köse peygamber” lakabını takmıştı. Eretna Bey, Şeyh Hasan’a bağlılığını sürdürmüştür.
Temürtaş’ın ölümü, duyan herkesi çok etkilemişti. Öldüğünde otuz bir yaşında idi. Ölüm tarihi tam olarak 12 Ağustos 1328’dir. Temürtaş’ın cesedi Harran kapısının dışına defnedildi.
İlhanlı Hükümdarı Ebu Said Bahadır Han, aynı zamanda öldürdüğü veziri Emir Çoban’ın kızı Bağdat Hatun’la da evliydi. Buna rağmen kayın pederini ve kayınlarını kolayca öldürtmüştü. Ebu Said Bahadır Han, Emir Çoban’ın ve kayınlarının fazla güçlenmesini kendi iktidarı için tehlikeli görmüş olmalıydı.
Bize göre, Temürtaş’ın ağabeyi Bayram Bey ise Eretna topraklarından daha kuzeyde Karadeniz’in iç kesimlerinde varlığını sürdürmüş olmalı. Bayram Bey, kardeşi Temürtaş gibi pek maceracı değildi. Dindar bir şahsiyetti. O nedenle de kendisine Bayram Hace . (Hace: İlmiye sınıfına mensup, bilgi sahibi) veya Mübareziddin (Dinin açıklayıcısı) deniyordu. Nitekim “Vilayet-i Bayramlu” ya ait en eski Osmanlı belgesi olan 1411 tarihli Cimitekke’de (Reşadiye’de) Esleme/Selime Hatun Vakfiyesindeki belgelerde Bayram Bey için “Mübareziddin-Bayramlu Kadısı” lakapları kullanıldığı görülmektedir. Esleme Hatun, Ordu yerleşkesini kuran Hacı Emiroğlu Süleyman Bey’in kızıdır. Bkz (mithatbas.com Tarih Araştırmaları-ilgili makale)
Bayram Bey’in, babası ve kardeşlerinin başına gelenlerden uzaklaşmak ve yakınlarını İlhanlı hükümdarından korumak için Danişmendlilerden kalma Milas Kalesi’ne sığındığı ve bu kale yakınlarında bir saray ve aile mezarları için kullanılan kümbetler yaptırdığı anlaşılmaktadır. Milas Kalesi, Danişmendlilerden kalma müstahkem bir kaleydi. Ayrıca kalenin yakın çevresinde her birisi bir tepeyi tutmuş Türkmen beyleri de bulunmaktaydı. Günümüzde adları birer tepede yaşayan Karababa, Akbaba, Dumanbaba, Erdembaba ve Kılıçbaba adlarıyla anılan bu beylerle ilişki kurup onları etrafına topladığı akla gelebilir. O sırada başlarının çaresine bakmak zorunda olan Türkmenlerin soylu bir beyin etrafında toplanması anlaşılabilir bir durumdur.
Milas Kalesi ve Süme Kalesi Karadeniz sahillerine Bayram Bey’in yaptığı seferlerde karargâh olarak kullandığı kalelerdir. Milas Kalesi yakınlarında üç adet kümbet ve saray kalıntısı günümüzde de varlığını korumaktadır. İlhanlıların yıkılmasından sonra, alt yapısı hazır olan Hacıemiroğulları Beyliği’nin temelinin Bayram Bey tarafından atıldığı, hatta beyliğin onun tarafından kurulduğu ve teşkilatlandırıldığı görülmektedir. Bazı tarihî kaynaklarda, Bayramoğulları Beyliği olarak geçmesinin sebebi budur.
Bayram Bey’in başarılı bir asker, etkili bir yönetici olduğu anlaşılmaktadır. Bayramlı topraklarının batısında kalan ve günümüzdeki Ünye ve Fatsa topraklarını kapsayan bölgeye tahrir defterlerinde “Satılmış’ı Mezid Bey” denilmektedir. Bu toprakların da tıpkı Bayram Bey’e Ordu yöresi civarının gösterilmesi gibi Çoban Bey’in oğullarından birisine bırakılması mümkündür. Çünkü Mezid Bey’in Bayram Bey’in kardeşinin oğlu olması ve Kadı Burhanettin’le akrabalıkları bu tezi doğrular niteliktedir.
Mesudiye-Milas Kalesi yakınlarındaki kümbet mezarları Osmanlı Devleti kalıntısı değildir. Burada yapılacak bir kazının Bayram Bey’in soyunu daha bariz olarak ortaya çıkaracağı aşikârdır. Üniversitelerimizin tarih bölümleri bu tür açıklamaya muhtaç olguları arazi çalışmaları yaparak aydınlığa çıkarmak durumundadır. Tarihi, bilimsel temellere kavuşturmanın gereği budur.
İlimizde Prof. Dr. Yücel Şenyurt başkanlığındaki Kurul Kalesi kazı heyeti gibi ciddi bir çalışmanın Türkmenlerden kaldığı aşikâr olan Mesudiye-Milas Kalesi ve kümbetlerinde de yapılması yöre tarihini aydınlatacaktır.
Yıllar önce Mesudiye İlçesi Halk Eğitimi Merkezi Müdürü olarak çalışırken 1982 yılında sözlü kültür derlemeleriyle yazmış olduğum “Mesudiye Tarihi” adlı kitabımda Milas Kalesi’ndeki kalıntıların Hacı Emiroğulları Beyliği’ne ait olması gerektiğini belirtmiştim. Bu sebeple de akademik çevrelerden eleştiriler almıştım. Bu eleştirilerde Hacı Emiroğulları Beyliği’nin merkezinin Bayramlı olduğunu belirtiyorlardı. Halbuki kısa süre sonra yöreye ait Osmanlı Tahrir Defterlerinin Bahaeddin Yediyıldız ve Ünal Üstün tarafından günümüz Türkçesine çevrilmesiyle gerçek anlaşılmış, Bayramlı adının coğrafi bir ad olduğu ispatlanmış ve Hacı Emiroğulları Beyliği’nin merkezinin kuruluş döneminde Milas Kalesi olduğu belirtilmişti. (Bkz. Bahaeddin Yediyildız’ın Ordu Kazası Sosyal Tarihi adlı eseri.)
Aynı yıllarda Ege Üniversitesi Arkeoloji bölümünden bir ekip Mesudiye’ye gelerek Milas Kalesi’nde incelemeler yaptı. Gelen akademik heyetin başında o yıllarda Anıtlar Yüksek Kurulu üyesi olan Mükerrem Usman Anabolu bulunmaktaydı. Ben bu kalıntıların Hacı Emir Oğulları Beyliği’nden kalmış olmalı tezimi bu heyete de aktardım. Mükerrem Usman Anabolu ; “Haklısın evladım, masa başında oturmakla tarihçi olunmuyor. İtiraz edenler gelsin bu kalıntıların sahiplerini bulsunlar” demişti.
Aynı itirazı Bayram Bey’in soyu için de iddia ediyorum. 1300’lü yıllarda Bayram Bey, Ordu sahillerine ve Maçka yakınlarına kadar baskınlar yapabiliyorsa kendisi etrafında kuvvet toplayacak kadar etkinliğe ve saygınlığa ihtiyacı olmalıdır. Bu etkinlik ve saygınlık o yıllarda ancak bir “Bey” özelliği taşıyan kimselerde olabilir. O halde yukarıda belirttiğim gibi İlhanlı Beylerbeyi Çoban Bey’in dokuz oğlundan biri olmalı ki Anadolu’nun Çoban Bey’in oğullarına dağıttığı bölgelerden birine sahip olsun.
Ayrıca Emir Çoban ve oğullarının Eretna Bey’le de akrabalıkları vardır. Yukarıda belirtildiği gibi Eretna Bey, Emir Çoban’ın oğlu Temürtaş’ın kayın biraderi idi. Bu akrabalık ilişkileri Eretna Beyliğini ele geçiren Kadı Burhaneddin döneminde de sürmüştür. Kadı Burhaneddin de, Hacı Emiroğullarıyla dünürdü.
Hacı Emiroğlu Süleyman Bey’in Karadeniz sahillerini ve Giresun kalesini ele geçirmek için kurduğu ordu, İlhanlıların ordu kuruluşlarına çok benzerdir. Kaldı ki Türklerin ve Moğolların ordu teşkilatlanmaları birbirinin aynı gibidir. Süleyman Bey, ordusunu bölükler halinde örgütlemiş ve başlarına kendi kumandanlarını atamıştır. Örneğin Gölköy ve yöresinin Türk iskânına açılmasında Burak Bey ve Çoban Bey’in görevlendirildikleri tahrir defteri kayıtlarında görülmektedir. Buradaki Çoban Bey, herhalde İlhanlı Beylerbeyi Çoban Bey’in adını aldığı torunlarından birisi olmalı.
1455 yılında tutulan Ordu ve yöresi tahrir defterinin ismi “Vilayet-i Bayramlu me’a İskefsir ve Milas”tır. Bu, yörenin isminin Bayram ili /memleketi olduğu anlamına gelmektedir. Bugünkü Perşembe ilçesinin eski ismi, Niyabet-i Satılmış-ı Bayram’dır. Yine bu defterde; Bayram Dânişmend, Bayram Gazi, Bayram Gazilü, Bayramşah, Bayramşah-ı Küçük, Bayramlu isimli köyler mevcuttur.
Giresun’un doğusunda yer alan Vilayet-i Çepni’ye ait 1515 yılında tutulan tahrir defterinde de Bayramoğlu isimli bir nahiye bulunmaktadır. Bütün bu yer isimleri, büyük ihtimalle Bayram Bey ile ilgilidir. Bayram Bey döneminde Hacıemiroğullarının akınları, sürekli devam etmiş; Çepni Türkmenleri, Mesudiye’den doğuya ve kuzeye doğru ilerleyerek uygun yerlerde iskân etmiştir.
Türkmenler; fırsat buldukça Melet Irmağı, Bolaman Irmağı, Aksu Irmağı, Harşit Irmağı vadilerinden sahile doğru yerleşerek ilerlemişler, uygun yerleri yurt tutmuşlardır. Dolayısıyla Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nin fethi sırasında büyük mücadeleler, Canik Dağları’nın zirvesinde gerçekleşmiştir. Canik Dağları’nın kuzeyinde, Trabzon’a yapılan seferler hariç, büyük savaşlar olmamış, ordu biçiminde teşkilâtlanmış Çepni Türkmenleri, bölgeye yerleşerek fethetmiştir.
Türkmenler, Mesudiye’den hareket ederek Doğu Karadeniz Dağları’nın zirvesinden doğuya doğru sık sık akınlar düzenlemişlerdir. Bu dağlar üzerinde bulunan, ne zamandan ve kimlerden kaldığı belli olmayan çok sayıdaki toplu mezar, muhtemelen yörede yüzyıllar boyunca süren mücadelelerden kalma kalıntılardır.
KAYNAKLAR:
*Bahaeddin YEDİYILDIZ, Ordu Kazası Sosyal Tarihi, Ankara, 1985
*Bahaeddin YEDİYILDIZ-Ünal ÜSTÜN, Ordu Yöresi Tarihinin Kaynakları I,Vilayet-i Bayramlu me’a İskefsir ve Milas, Ankara 1992
*E. ERDOĞDU-S. BAYRAM-Y. CELEP, Cimitekke Tarihi, İstanbul 2011
*İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi I. Cilt s. 42, TTK Yayını, Ankara 2015
*Kazım DİLCİMEN. Canik Beyleri, Samsun 1940
*Kemal Ramazan HAYKIRAN, Muğla Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Anabilim Dalı. Araştırma Görevlisi, Anadolu’da Bir İlhanlı Valisi: Temürtaş Noyan
*Mehmet ÖZ, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, TTK, Ankara 1999
*Mithat BAŞ, Mesudiye Tarihi ve Kültürel Özellikleri, Mesudiye Belediyesi Yayını, İstanbul 2022
*Mithat BAŞ, Ordu Yöresi Tarihi, Ordu Belediyesi Yayını, Ordu 2012
*Mithat BAŞ-Ahmet GÜRSOY, Ordu Yöresinde Oğuz Boyları, Ankara 2008
*Necati DEMİR- Orta Ve Doğu Karadeniz Bölgesinde Çepni Türkmenleri İle Güvenç Abdal Ocağı’nın Kuruluşu, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi / Ankara·2013 ·
*Necati DEMİR, Hacı Emir Oğulları Beyliği, Türkler Ansiklopedisi Cilt:VI
Necati DEMİR, “Hacıemiroğulları Beyliği”, Neden Kitabevi Yay., İstanbul 2007
*S.GÜLTEN-M.ÖZKAN-K.YAVUZ-M:KARAKULAK, Danişmendli Havzasında Kültür ve Tarih ORDU, Ankara 2024
*Ş. Cem TUYSUZ, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, İlhanlılar Tarihinde Çobanogulları, Doktora Tezi, Erzurum 2004
*Yerel Araştırmacı Şiddet ŞAHİN arşivi.