Mesudiye’nin Kayıp Köyleri
1455 Tarihli Tahrir Defteri’nde olan fakat sonradan kaybolmuş görünen Mesudiye köyleri hakkında bilgi.
Mithat Baş - Tarih Araştırmaları
1455 Tarihli Tahrir Defteri’nde olan fakat sonradan kaybolmuş görünen Mesudiye köyleri hakkında bilgi.
SALNAMELERDE HAMİDİYE (MESUDİYE) Salname, bir yıl içinde geçen olayları göstermek üzere, o ilin valiliğince düzenlenen eserlere verilen addır. “Sal” yıl, sene demektir. “Name” ise mektup, kitap, mecmua anlamına gelir. Günümüzde salnamenin karşılığı “Yıllık”tır. Salnamelerde, geçmiş yılın bütün olaylarını, ticaret, sanayi, istatistik bilgilerini ana hatlarıyla görmek mümkündür. Kimi zaman o yıla
Türkleşme Sürecinde Mesudiye Yöresinin Önemi Anadolu’nun Türkleşmesi 11. yy.dan 16.yy’a kadar süren uzun bir süreç içinde gerçekleşmiştir. Yazılı tarihimiz, bu Türkleşme sürecini, Türkmenlerce kurulan çeşitli beylikler ve devlet yapılanmalarını bizlere olabildiğince anlatmaktadır. Bugüne kadar ders kitaplarından öğrendiğimiz tarih bilgileri, bizlere bulunduğumuz toprakların gerçek tarihini sunabilmiş midir? Burası kuşkuludur. Hatta son
ANADOLU’NUN KAYIP HALKI: LUVİLER Bundan 3 bin 200 yıl önce Akdeniz kıyılarındaki şehirleri, limanları, sarayları yerle bir eden bir dünya savaşı yaşandı. Bu savaşçı halk, Akdeniz’de Milet’i, Girit’te Minos uygarlığının başkenti Knossos’u, Kıbrıs’ta, Suriye’de liman kentlerini yakıp yıktı. Ortadoğu’yu kasıp kavuran savaş, Mısır’a kadar uzandı. Mısır’ın en önemli Firavunu III.
KASABALAŞMA SÜRECİ Milas, günümüzdeki Mesudiye ilçesi civarıdır. Burası tarih boyunca bir yerleşke değil, coğrafi ad olarak kullanılmaktadır. Adını, M.Ö. Karadeniz kıyılarına koloniler kuran Miletoslulardan veya Antik bir Anadolu dili olan “Luwi” dilinden almış olmalıdır. Miletoslular, Karadeniz kıyılarına M.Ö. 7. yüzyılın ortalarından itibaren koloniler kurmaya başlamışlardır. Doğal limanlarda kurdukları kolonilerin dışında Orta
1868 yılında yapılan mülki düzenlemeler sonucunda Milas (Hamidiye-Mesudiye) ve İskefsir (Reşadiye) kazaları birleştirilerek Milas Kazası adı altında Karahisar-ı Şarki Livasına bağlanmıştır. Orası da Sivas Vilayetine bağlıdır. 1906 yılında Hamidiye ve İskefsir’in hem coğrafi genişliği hem de köylerinin kalabalık ve birbirinden çok uzak olması, yönetiminde güçlüklere sebep olmuş, bu nedenle iki
20. yüzyılın başlarında doğduğu şehir olan İstanbul’dan subay olarak başlayan mesleki yolculuğu, yurdun çeşitli yerlerinde görev yaptıktan sonra Mesudiye’ye yerleşme kararı ile noktalanan Halit Bengü ve onun oğlu Mehmet Cemil Bengü. Mesudiye siyasi tarihinin önemli figürleri arasındadırlar. Yabancı birisinin mesleği sırasında bir yöreyi benimseyip orayı yurt tutması ve kimliğini artık
Halil Rıfat Paşa ve Dereyolu “Gidemediğin yer senin değildir” Yukarıdaki söz, Sivas Valisi olarak tanıdığımız ve Ordu-Sivas yolunu açtığını bildiğimiz ünlü Osmanlı devlet adamlarından Halil Rıfat Paşa’ya ait. Halil Rıfat Paşa, Osmanlı bürokrasi kademesinin en altı olan tahrirat kaleminden, en üst makam olan Sadrazamlığa kadar yükselmiş önemli bir devlet
1861 yılında Mesudiye Sultantepe Mahallesi’nde doğmuştur. Mesudiye Eşrâfından Serdârzade Ahmet Efendi ile Emet (Ayşe) Hanımın oğludur. Mesudiye’de Rüştiye ve Medrese okumuştur. Arapça ve Farsça bilmektedir. Şarki Karahisar Adliyesinde Kâtip ve Başkâtip olarak çalışmış, Mahkeme Aza Mülazımlığı da yapmıştır. Sonra da Mesudiye Reji Memurluğuna getirilmiştir. Erzurum Kongresi Üyeliği, Liva Temsilciliği, Müdafaa-yı
Osmanlı döneminde gayrimüslim nüfus, yüzyıllar içinde değişik bölgelerde istihdam edilmişse de özellikle 14. ve 15. Yüzyıl kayıtlarına göre bunların Ordu yöresinde yoğun olarak yaşadıkları tek yer Mesudiye idi. Türkler Ordu bölgesini ele geçirdiklerinde bölgede yaşayan gayrimüslim nüfusun Karadeniz Bölgesi’nin doğusuna, Trabzon istikametine çekildiklerini anlıyoruz. Çünkü Osmanlı belgelerinde görülmektedir
Ordu eşkıyaları konusunda yayınlanmış çok az eser vardır. Bazı Ordulu yazarlar tarafından birçok Ordulu eşkıyanın hayatlarını konu edinen makaleler yazılmıştır. Osmanlı Arşivleri Uzmanı Adnan Yıldız, Osmanlı Arşiv belgelerini de ekleyerek Ordulu eşkıya Soytaroğlu hakkında bir makale yazmıştır. Bu eşkıyaların içinde bulundukları sosyal ortam, onları suça iten nedenler, ülkenin yönetimi sırasında
Osmanlı Devleti 1914 yılında 1. Dünya Savaşına girince seferberlik ilan edildi. Mesudiye- Zile köyünde 5 Ağustos 1914 günü “asker uğurlama” günüydü. O gün yayla yolları, köy yolları, köy içleri her yer insan doluydu. Kimi eşini, kimi yavuklusunu, kimi babasını, kimi de ağabeyini yolcu ediyordu bilinmeze. Köy çıkışındaki dövenlikte
Mesudiye İlçesi, Ordu İli’nin en köklü tarihe sahip ilçelerinden birisidir. Tarih sahnesinde Mesudiye’yi Osmanlı döneminde Milas, Hamidiye ve son olarak da Mesudiye adlarıyla görmekteyiz. Önce nahiye sonra da kaza olarak Ordu ve Karahisar-ı Şarki livasına bağlı olarak görülen Mesudiye 1933 yılından itibaren, eskiden olduğu gibi tekrar Ordu iline bağlanmıştır. Gerek
Mesudiye ilçesi tarihi boyunca birçok doğal felaketle karşılaşmıştır. Bunlardan en dramatik olanı 1939 Erzincan depreminden etkilenmesidir. Bu büyük depremin yıkıcı etkisi deprem kuşağında olan Mesudiye ilçesini etkilemiş, Mesudiye halkı bu yıkım karşısında işbirliği ve dayanışma örneklerinin en güzellerinden birisini vermiştir. Şimdi o yıllara gidelim ve Mesudiyelilerin bu muhteşem dayanışmalarını hatırlayalım.
1465 Numaralı Mesudiye (Hamidiye) Şeriye Sicilinin Söyledikleri İnsanların birbirleriyle ilgili bütün hukuki ilişkileri, kadıların veya naiplerin (naip=kadı vekilleri) verdikleri karar suretlerini, hüccetleri ve yargıyı ilgilendiren çeşitli yazılı kayıtları içeren defterlere şer’iye sicilleri denir. Bu siciller ayrıca zapt-ı vakayi sicilleri (olayların zabıtları) veya sicilat defterleri diye de adlandırılır. Şer’i mahkemeler tarafından
Toplumun temel taşı kuşkusuz bireydir. Ancak birey tek başına benliğini ve soyunu sürdürme olanaklarından yoksundur. Bu yoksun oluş, onu toplumun en küçük sosyal ünitesi olan aileyi kurmak üzere evlenmeye zorlar. Evlenmeyle de toplumsal yaşayışın temelleri atılmış olur. Evlenme ve düğün törenleri 1960’lı yıllardan önce Mesudiye’de kendine özgü özellikler taşımaktaydı. Genç